Sorgulama
Hayatım, zamanın akışından ibaret. Bir serzeniş değil sadece gerçekliği ile yüzleşme yalınlığı. Bugün, dünden farklı mı veya başka türlü mü olacak yarın? Kendi yansıması içinde tekrarlıyor zaman kendisini durmaksızın, yanıltarak farkındalığımızı. Peşi sıra gittiğimiz bütün o öncelikler, durumlar, sorunlar, çözümler, çözümsüzlükler, çıkışlar, çıkmazlar, sevmeler, gitmeler, vazgeçişler, öfkeler, sevinçler, bağlılıklar, kopuşlar; bir başkalık mı barındırıyor içinde? Barındırmıyor, zorlama… Sorular, yanıtlardan türüyor. Biri, bir diğerinin döngüsü. Zannımız, yalnızca bir yanılgı. Birbirinden farklı görünen her yeni durum aslında sadece tekrarı bir önceki anın; biçimini biz değiştiriyoruz istemsizce, hepsi bu. Zihnimiz bize oyun oynuyor. Oyun kurucusu sensin kendi dünyanın. Ve aslında bu sebeple sürprizsiz ve öngörülebilir yaşadıkların. Akışın içindeki duraklar, varışı belli yolun molaları. Her defasında başka bir yere ulaştığını düşündüren oysa rotasını kendinin çizdiği… Kendinle oynadığın bir oyun senin yaşamın. Yazık ki, bunu bilmiyorsun…
İnsan kendisi aynı kalırken nasıl farklılaşabilir ki yaşamı… Deneyimledikçe değiştiğini zannedersin, öğrendikçe geliştiğini, acı çektikçe başkalaştığını, affettikçe barışçıl biri olduğunu, mutlu oldukça bağlılığının arttığını, ayakta kalabildikçe güçlendiğini, yıkıldıkça yeniden doğabildiğini; dostların eşsiz biri olduğuna inandırır, hasımların dünyanın sensiz daha iyi bir yer olacağına…
Oysa sen, sensin. Bilmez misin… Değişirken kendin gibi değişiyorsun; severken de acı çekerken de kendin gibi. Başkalaşırken kendin gibi başkalaşıyorsun ve mücadele ederken kendin gibi. Giderken, giden sendin ve döndüğünde aynı sensin dönen. Sevmelerin aynı sevme, bitişlerin aynı öfke. Tamamen başkalaşabilmek gerek bambaşka olabilmesi için yaşamının. Ancak senin bu yolculukta görevin kendin kalmak; çünkü ancak bu şekilde mümkün olabilecek bir sonraki sefere evrimin…