Kim bilir. Belki de mutlu bir gündür uyandığımız…
Sahici Nedir? Bilgisizlik Nedir?
Küçük oğlum dedi ki, “anne, seninle tanıştıracağım kız arkadaşlarımda neyi hatalı sayacağını biliyorum”. “Neyi?” dedim. “Köfteyi, çatalının kenarı ile keserse; ekmeği ısırarak yerse ve bıçağını ağzı ile sıyırırsa!”. “Doğru ama bu koşulları sıraladığımı hatırlamıyorum” dedim. “Sıralamadın ama çocukluğumdan beri bunları yapmamamı tembihleyerek yetiştirdin beni” dedi. İtiraz edemedim, haklı çocuk. Samimiyet ve sahicilik ile bilgisizliği birbirinden ayırt etmek gerekir. Belki de hiç deneyimleme fırsatım olmadığı için hayattaki özlemlerimden biridir; dönüşmemiş ve masumiyetini kaybetmemiş bir köyde, bir zaman aralığında yaşamak ve geleneklerin sıcaklığında bir köy evinde ağırlanmak. Sedirinde oturmak, kurulmuş yer masasında aynı pilavı tahta kaşıkla bölüşmek. İnanıyorum ki, bunun vereceği haz...
İçgörü
İnsanlar tanıdım, mutsuz. Ne kadar gizleseler de, hep mutsuz. İçlerinde büyüttükleri dikenli kaktüs kurumasın diye durmaksızın sularken gösterdikleri özeni, hayatları boyunca bir küçük karıncaya dahi göstermemiş olanlar tanıdım. Sevgiye hiç erememiş olanlar. Saklayamadıkları hınç, kalplerinden sözcüklerine, yargılarına, sözde arkadaşlıklarına, isyanlarına, itirazlarına, başlarına geleni sorgulama biçimlerine açık veya gizlice yansıyanlar onlar. Kendi kurumuş dallarının ucunu çentikleyerek mızrak yapıp, diğerlerinin meyvelerle dolu dallarına uzanarak, ağacı silkelemeye çalışanlar. Yükseldikleri ayak uçlarında her seferinde sendeleyip düşenler. Başkalarının hayatlarını gıpta ederek sinsice izlerken, öykünürken, kıskançlıkla kendi kadersizliklerine isyan ederken, aslında tam da ilahi dengenin devrede olduğunu kavramaktan aciz olanlar… Ne acınası bir şuursuzluk. Ne zavallı...
Örgü
Bazen öyle bir fırsat doğar ki olağanüstü niteliklidir ancak bu eşsiz olanağı değerlendirebilmek, başka bir koşulun gerçekleşmesine bağlıdır ve o koşul henüz olgunlaşmamıştır, bu sebeple denkleşmez; ya da bazen öyle ucu ucuna bir fark kalır ki arada bir şeyin başlayabilmesi için bir diğerinin tam da o zamanlarda bitmesi gerekir ama bitmesine zaman vardır, örtüşmez; veya öyle ardışık bir işleyiş gereklidir ki, birini sürdürebilmek için diğerinin hemen ardından gelmesi gerekir ama mesafe vardır aralarında, beklenen anda kapanmaz. İşte böyle zamanlarda birçoğu, bu gibi hayal kırıklıklarına durmaksızın, “şanssızlık” yakıştırması yapar; buna sığınmak kolay gelir. Daha şanslı saydığı başkalarına öykünür. Olmayan, gerçekleşmeyen her...
Ah be çocuk; bilyelerini çok gördüler sana. Boğazlarında kalsın, demir leblebiler…
- ÖNCEKİ YAZI
- 1
- …
- 18
- 19
- 20
- …
- 22
- SONRAKİ YAZI