Başka bir gözle dokunuyorum artık sevdiklerimin çevremde bıraktıkları izlere… Usulca ve alıcı gözle izliyorum onları yakınımdayken. Belki eskiden dikkatimi çekmeyen kimi sözleri; duymazdan geldiğim sitemleri, tembihleri; alışkanlıkları; mırıldandıkları şarkılar; sahiplendikleri; özlemleri; sevdikleri; yanlarından ayırmadıkları; bazen beni kızdıran, bazen ilgimi çekmeyen, bazen güldüren halleri; serzenişleri; ne varsa onlara dair tek tek kazıyorum hafızama. İz sürüyorum, topluyorum, depoluyorum birer birer benliğimde. “Bak bu an da önemli, bu söz de anlamlı, bu gülüşü kalbinde duy, çalakalem dinleme kulak ver sana her seslenildiğinde” diye telkin ediyorum kendime.
Ceylan ürkekliği ile yaşar oldum. Avuçlarından kayıp gidebilirmiş yaşamı insanın sevdiklerinin, anladım. Artık hiçbir paylaşımı olağan, olabilir ve doğal bulmaz oldum. Bir ritüel tadında sanki öylesine tekrar eden rutinler bile. Öğrendim ki, an geldiğinde bu izler öyle eşsiz bir değer kazanıyor ki, muhtaç kalıyor insan deli gibi, yaşanırken en sıradan görünen tek bir ana bile. Ben de izler bırakıyorum biliyorum. Farkındalığım daha yüksek. Hüzün yaymamalıyım benimle olan anılara, ben olmadığımda… Dağlamamalıyım hasretimle. Özenle bırakıyorum bu izleri artık. Gün geldiğinde sevgiyle değebilmek için beni özleyen yüreklere…