Türkiye’de, cinsiyetler arasında fırsat eşitsizliği uçurumunun kapatılmasında ve cinsiyetçi her türlü bakış açısı, söylem ve yönelimin sonlandırılmasında, hepimizin yapabilecekleri var. Bu bilince ve inanca sahip bir birey olmak dahi, içinde yaşadığımız topluma tarifsiz bir katkı. Bu yönde sürdürülebilir sosyal sorumluluk çalışmalarının içinde doğrudan yer alma olanağınız olmayabilir ancak kendi sosyal çevrenizde, farkındalığınız ile dikkat çekebilir ve bir çekim alanı yaratabilirsiniz. Kim bilir belki gün gelecek, kadın/erkek ayrışması ve din, dil, ırk, sağlıklı, engelli, cinsel tercihler ayrımcılığı yapılmadan, statüsüz bir bütünden ve bu bütünün toplamına sunulan haklardan bahsedebileceğiz.
Bu bilinci geliştirebilmek o kadar önemli ki. Bir biçimde yakınınızda veya erişebileceğiniz etki alanınızda olan insanları bu gözle değerlendirmeye başladığınızda ve bu konuda giderek daha keskin bir farkındalık geliştirdiğinizde, pek çoğunun, hatta sözde eğitimli ve aydın olanların dahi, nasıl da ayrımcı bir zihniyete sahip olduklarını, içiniz sızlayarak ve içten içe duyduğunuz bir öfke ile gözlemliyorsunuz.
Sıradan görünen ama aslında kadının obje edildiği fıkraların, karikatürlerin, fiziksel özelliklerinin ön plana çıkarıldığı fotoğrafların, reklamların; kadını sadece mutfakta iş yaparken duyulan tabak çanak sesleri ile özdeşleştiren sözde duygusal bağlaçların; sözüm ona kadının kutsal varlığına ithaf edilmiş kimi cinsiyetçi şiirlerin; gerçekte önemli bir istismarın parçası olduğunun bilincinde olmak önemli.
Çevrenizdeki insanların söylemlerine kulak kesilin. Kadın bedeni ve cinsiyeti üzerinden örneklerle, esprilerle iletişim kuran; sosyal medyada, whatsapp gruplarında kadın fotoğrafları ve kadının aklını sorgulayan sözde şaka ağırlıklı paylaşımlarda bulunan; çıplak erkek fotoğraflarını ya da karikatürlerini veya yakışıksız fıkraları, “bak kendimizi de teşhir ediyoruz” manipülasyonu ile aslında o ortamda bulunan kadınların rahatsız olmasından zevk alarak pazarlayan; kadının toplumdaki rolünü cinsiyetçi önyargılarla kalıpların içine sıkıştıran; kadının hangi domestik işlere uygun olup hangi işlerde çalışamayacağını, kırılmaz önyargılarla savunan insanlardan birine dahi, inatçı bir kararlılıkla, istismara hizmet ettiğini anlatabilirseniz, tek kişilik bir STK gibi davranmış olursunuz.
Eskiden böyle insanlara karşı büyük bir antipati ve kızgınlık duyar, fersah fersah uzaklarında dururdum. Sosyal medyada vs. anında arkadaşlıktan çıkarırdım. Ama uzun zamandır, bunlarla bireysel olarak da mücadele edilebileceğinin sorumluluğunu taşıyorum. “Ne kadar etkili olabilirim ki?” demiyorum. Kurumsal ve STK gönüllüsü rollerimin dışında, yazarak ulaşabiliyorsam yazarak, konuşarak ulaşabiliyorsam konuşarak, bir değişimin mutlak parçası olmaya çalışıyorum.
Kadının eline evlilik cüzdanını verirken, kaç çocuk yapacağını dikte ettirmekte, kadının bedeni üzerinde tahakküm kurmanın, bin bir yolundan biridir. Öyle sayısız örneği var ki… Kadınlarla iletişim kurarken, sözde bir candan tavır ile sırtlarına dokunan, beline sarılma cür’etini ve sırnaşıklığını gösteren erkeklerden değilseniz örneğin, bunu yapan hemcinslerinizi uyarın. Bunun bir kadın açısından rahatsızlık duyulan ve aslında temelinde tacizin bir biçimi olduğunu; hiçbir kadına, onun yakınlığı ve istemi olmadan dokunulamayacağını anlatın. Ya da metroda veya otobüste, bacaklarını yayarak oturup, yanındaki kadını sıkıştıran, karşısında oturan kadına, muhtemelen iktidarsızlığını baskılamak için güç gösterisi yapan kaba ve saklı sapıkları uyarın; bu şekilde yayılan bir erkeği görmezden gelmeyin. Neden ille de mağdurun feveran etmesi bekleniyor?
Sözüm sadece erkeklere değil ki; kendi kızını ya da yakınını dünyadaki her olumsuz dış etkiden korumaya çalışan ve pamuklara sarıp saklayan bir anne, bir teyze, bir kardeş iseniz, başkalarının kızlarına da aynı naiflikle yaklaşın; bir başka annenin evladının namus bekçisi olmayın, yargılamayın, yaşı küçük ama ruj sürmüş diye, mini etek giymiş diye, saçını maviye boyamış diye, sosyal medyada popülist bir çığırtkanlıkla, bir kız çocuğunu linç ettiğinizde, toplumumuzda erkeklerin zaten çoğunlukla var olan cinsiyetçi bakış açılarını nasıl da yayarak meşrulaştırdığınızı; kadını ötekileştiren erkeklerden farkınız kalmadığını idrak edin. Yorum yaparken, bir yargıya varırken, vicdana uygunluğa dikkat etmek bu kadar zor mu…
Sen de yaz, sen de anlat, sen de bir STK’da görev al ya da ne bileyim kendine bir kardeş okul edin, git orada gönüllü roller üstlen, katkını öner. Bir başına da olsan gayret et. Belki sen de karaya vurmuş ya da vurmak üzere olan bir deniz yıldızına can verebilirsin. Ya da o deniz yıldızını kurumaya mahkum eden sığ bir zihniyeti aydınlatabilirsin… Kim bilir, belki…