Ve derken günlük yaşamda, kendisini eğitimli addeden insanlara bakıyorum; parlattıkları fikirleri, zorlama samimiyetleri, ardına gizlendikleri maskeleri, üzerlerinde iğreti duran ahkâmları, örtündükleri erdem kamuflajı; yine de bu kadar oyunbazlığa rağmen, karşılıklı gelip biraz hoş beş ettiğinde söylemleri ile kendilerini ele verişleri, kibirleri, kendilerini beğenmişlikleri, sığ kabulleri, vizyonsuzlukları, hoşgörüsüzlükleri, değerlerinin gerçekte sadece menfaatleri ile çeliştiği yere kadar geçerli oluşu, kendilerine hayranlıkları, olmadıkları insan olma riyaları; yani aslında insan olmaya dair pek çok ham özellik. Bütün bunlar kabulüm de, kendini gizleyebildiğini zannetme şuursuzluğundan fena halde sıkıldım. Gözlemlediğim ve reddettiğim her olgu, beni daha çok kaygılandırıyor. “Ya” diyorum, “ya ben de düşüyorsam bu tuzaklara!”. Bu duygu beni hep tetikte kılıyor…
Özel hayatımda çemberimi giderek daraltıyorum; dışında kalanları yargılamamaya, sebeplerini anlamaya çalışıyorum; ne var ki iş hayatında, bu yaklaşımı sürdürmek, her zaman olağan değil; bu insanları çiğlikleri ile kabul etmek ve içinde yer aldıkları sistemi, organizasyonu, her ne ise, aynı aymazlıkla ve kişisel çıkar hedefi ile erozyona uğratmalarına kabul göstermek, iş hayatımın ve profesyonellik anlayışımın temel prensipleri ile taban tabana tezat.
Birileri yıkar, birileri tekrar tekrar kurar. Geçerli olan, tüm taraflar için eşitlikçi bir yönetim stratejisi ve süreçleri etik ilkelerle yönetebilir olma kararlılığıdır. Bu sebeple iş kadını kimliğim ile insanın zaaflarını ve acz’ini kabule hazır yönümün, kimi zaman kendi içinde harmanlanan bir iç çatışma yarattığı doğrudur. Ne var ki, tüm iş yaşantım boyunca, tavizsiz mücadelesini verdiğim bir olgu var. Şahsi irade ve dayanaksız inisiyatifler, kurumsal anlayışın önüne geçtiğinde, organizasyonlarda yozlaşma, adaletsizlik ve ilkesizlik kaçınılmaz olur. Uzmanlığına ahlakını katanlar ise, yollarında duraksız ilerlerler.
Yönetişim bir satranç oyunudur; sadece akıl değil aynı zamanda bugünden geleceği ilişkilendiren duru öngörüye sahip olmayı gerektirir. Ustalığın sınırlarını, zar tutarak tavlada kazanmakla çizen cüz’i akıllılar, üstatların satranç oyununda, piyonun kendisi olurlar.
Her defasında yaşadıklarımdan öğrendiklerim ise kendi hayat dersimdir…